Matemin kışlası mı gördüklerim, hınç ve
Teri, diş söker gibi sökülüyor durduğumuz zemin
Ve kayalar; bir baskın sıyırdı üzerimizdeki kör
Deriyi, daha beter bir güneş söndürdü matemim: Cüz…
Matemin kışlası mı gördüklerim, hınç ve
Teri, diş söker gibi sökülüyor durduğumuz zemin
Ve kayalar; bir baskın sıyırdı üzerimizdeki kör
Deriyi, daha beter bir güneş söndürdü matemim: Cüz…
...makus talih, dartta bir köşe tülüm, bir keski, bir diş soğan ölü gün, çökmüş gözler, çökmüş yüz, iğne uçlu yapraklar dökülmüş burada ve bu güzün; vakar bir beden vermiş buharımıza, güneşe dayanamayan çatı, levha ve tözün, bir kırışması bu daktilo dili zeka, bir çıngırak fırlamış kemiklerinden, narsist çözüm...
...nem böceği bir kancaya benziyor şimdi, bir çığlık çizmiş pastel ölümün hatırası, dama boyalı bayrakla başlıyor rap diyenin fethi...
Cam fanus içinde bir müzik büyütüyorum. Elleri ağzı notalara basan bir ölüm, ebedi yaşamak için...
Bir gün farklı yönlere giden iki ayağım olduğunu fark ettim, bu duruma şaşıracağıma her şeyi olağan karşıladım. Merakım ağır bastı. Bir ayağım dışarıya açılıyordu, kilometrelerce yol kat ediyordu; öbürü içimde kıpırdanıyor, ama hiç yol almıyordu. İç ayağım evimle bütünleşikti ve evimin sınırlarını sembollerle aşıyordu. Dış ayağım içe dışa bakmadan eşyalarla konuşuyordu. İşin en ilginç tarafı bu müthiş ayaklar sayesinde aynı anda, iki, üç, beş, bin yerde birden olabiliyordum. En nihayet bir emniyet halinde, haşince dış ayağım iç ayağıma, iç ayağım da dış ayağıma takılıp gitmişti. Üzülecek bir durum değil bu... Bin parçaya bölünmekten kendimi alamıyordum.